Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamberlerin hayatlarını ve inanmayanlarla mücadelelerini bizlere anlatır. Bu anlatımlara kıssa denir. Allah (c.c.), onların hayatlarından dersler çıkarmak ve onları örnek almak için bizlere peygamberleri tanıtır.
Hz. İbrahim (a.s.), Kur’an-ı Kerim’de kendisinden en çok söz edilen peygamberlerden biridir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de İbrahim suresi adıyla da bir sure vardır. Hz. İbrahim’in (a.s.) hayatında örnek alacağımız çok şey vardır. Onun Allah’a (c.c.) samimiyetle inanması, cömertliği ve Allah’a (c.c.) teslimiyeti tüm inananlar için güzel örneklerdir.
Hanif, doğruya ve hakka bağlanmış, gerçeği görmüş ve samimiyetle Allah’a (c.c.) inanmış kimse anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de de geçen hanif kavramı, daha çok Hz. İbrahim (a.s.) için kullanılmıştır. “İbrahim ne Yahudidir ne de Hıristiyandır. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.” ayetinde Hz. İbrahim’in (a.s.) hanif bir Müslüman olduğuna dikkat çekilmektedir.
Hz. İbrahim (a.s.); Irak ve çevresi, Urfa, Harran, Filistin, Ken’an diyarı, Mısır ve Mekke’yi de içine alacak geniş bir coğrafyada yaşamıştır. Bu bölgelerde insanları bir ve tek olan Allah’a (c.c.) inanmaya çağırmıştır. Ancak başta babası Azer olmak üzere yaşadığı toplumdan bazıları Hz. İbrahim’in (a.s.) bu çağrısına inanmayıp Allah’ı (c.c.) inkar etmişlerdir. Hatta Hz. İbrahim (a.s.) ile mücadele edip onu engellemek istemişlerdir. Ancak Hz. İbrahim (a.s.) tevhid mücadelesinden hiçbir zaman vaz geçmemiş yaşadığı her yerde insanları tevhide çağırmaya devam etmiştir.
Kâbe, İslam dinin en önemli sembollerinden biridir. Müslümanlar her namazda ona yönelirler. Ayrıca hac ve umre ibadeti yapılırken Kâbe’nin etrafı tavaf edilir. Kâbe, Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu İsmail (a.s.) tarafından yapılmıştır. Kâbe’nin günümüzdeki şekli Hz. İbrahim (a.s.) döneminden kalmadır.
Hz. İbrahim’in (a.s.) soyundan birçok peygamber geldiği için ona peygamberlerin atası denilmektedir. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğulları Hz. İsmail (a.s.) ve Hz. İshak (a.s.) Allah (c.c.) tarafından peygamber olarak seçilmişlerdir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de Hz. İsmail’in (a.s.) soyundan gelmektedir.
Hz. İbrahim’den (a.s.) Tevhid Dersi
Hz. İbrahim (a.s.), babasının ve halkının putlara tapmasına bir türlü anlam veremiyordu. Babasının ve toplumunun Allah’ı (c.c.) bırakıp da hiçbir şeye gücü yetmeyen cansız varlıklardan yardım dilemeleri Hz. İbrahim’i (a.s.) çok rahatsız ediyordu.
Onları kendilerini sorgulayarak yaptıklarından vazgeçmeleri için uyarıyordu. Ancak onlar atalarından öğrendikleri bu kötülüğü alışkanlık edinmişlerdi ve bundan vazgeçmek istemiyorlardı. Mesela bir gün Hz. İbrahim (a.s.) babasına ve halkına:
“Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin tapıyorsun? Bu heykellere ne diye tapınıp duruyorsunuz?” diye sormuştu. Onlar da:
“Babalarımızı (atalarımızı) bunlara ibadet ediyor bulduk.” diyerek atalarından edindikleri bu alışkanlıktan vazgeçmek istemediklerini söylemişlerdi. İbrahim Peygamber onların bu cevapları üzerine apaçık bir yanlışlık içinde olduklarını söylemiş, gerçek mabudun, gökleri ve yeri yaratan Allah (c.c.) olduğunu onlara hatırlatmıştı.
Bütün bu hatırlatmalara rağmen onlar yanlışlarından vazgeçmiyordu. Hz. İbrahim (a.s.) toplumunu Allah’tan (c.c.) başka varlıklara tapmaktan vazgeçirmek için onları şaşkına çevirecek bir plan yaptı. Tapındıkları putların olduğu alana giderek büyük put hariç geri kalan tüm putları kırıp parçaladı. Putların parçalandığını görenler:
“Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Bunu yapan zalimdir.” dediler. İçlerinden bazıları:
“Bunu yapsa yapsa İbrahim yapmıştır, çünkü o putlarımız aleyhine konuşuyordu.” dediler. Bunun üzerine İbrahim Peygamberi çağırıp ona:
“Ey İbrahim Tanrılarımıza bunu sen mi yaptın?” diye sordular. Hz. İbrahim (a.s.):
“Hayır! Bunu şu büyük olanları yapmıştır, konuşabiliyorsa ona sorun.” dedi.
Hz. İbrahim’in (a.s.) bu cevabı üzerine toplanan kalabalık şaşkına döndü. İçlerinden bazıları Hz. İbrahim’e (a.s.) hak verdi, bazıları da eski inanç ve alışkanlıklarında ısrar ettiler. Yanlışlarından dönmek istemeyenler Hz. İbrahim’e (a.s.): “Bu putlar konuşamazlar, nasıl bize cevap verecekler? Bunu sen de gayet iyi biliyorsun.” diyerek aslında tapındıkları şeylerin kendisini bile koruyamayan, elinden bir şey gelmeyen varlıklar olduğunu itiraf etmişlerdi. Bu sözleri üzerine Hz. İbrahim (a.s.) onlara dönerek:
“Siz, Allah’ı (c.c.) bırakıp size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere nasıl tapıyorsunuz? Size de Allah’tan (c.c.) başka tapındığınız şeylere de yazıklar olsun! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” dedi. Hz. İbrahim’in (a.s.) bu sözlerinden hoşlanmayanlar onun ateşe atılıp yakılmasını istediler. Böylece onu tanrılarına yaptığından dolayı cezalandıracaklardı. Büyük bir ateş yakıp, içine Hz. İbrahim’i (a.s.) atmaya kalkıştılar.
Evrendeki her şey Allah’ın (c.c.) izniyle gerçekleşir. Allah (c.c.) ne dilerse o olur. Yüce Allah ateşe “Ey ateş, İbrahim için serin ol” diye emretti. Allah’ın (c.c.) emriyle ateşin yakma özelliği ortadan kalktı, serinlik ve ferahlık kaynağı oldu. Yüce Allah Hz. İbrahim’e (a.s.) tuzak kurup ona kötülük yapmak isteyenleri engelledi. Böylece onlar kötülüğü kendilerine yapmış oldular.
Çizgi Sinema ile İbrahim (as) peygamberi izleyelim, öğrenelim!
Kırılan putları yerine koyan kim?