7. Sınıf 1. Ünite

Dünya ve Ahiret Hayatı

dunya ve ahiret hayati

Her insana ve bütün varlığa biçilen bir ömür vardır. Ömür gelip geçicidir, başlangıcı ve sonu vardır. Hiç kimse ve hiçbir şey bu dünyada kalıcı değildir. Bu ilahi kanun, tüm varlıklar için geçerlidir. Yüce Allah, kitabında, bütün varlıklar için belirlediği bu geçici süreye şöyle işaret eder: “Onlar, kendi nefislerinin yaratılış incelikleri hakkında hiç düşünmediler mi? Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yaratmıştır…”

Aslında her insan bu dünyada belirli bir süre yaşayacağını ve ölümlü olduğunu bilir. Fakat insanların büyük bir kısmı, bu gerçeği unutmak ister. Allah’a (c.c.) ve ahiret gününe iman edenler ise kendilerini yaratanın, yaşatanın ve öldürecek olanın Allah (c.c.) olduğunu bildiklerinden ölümü de hayat gibi gerçek ve doğal kabul ederler. Müslümanların inandığı bu hakikati Yüce Allah “… Canı veren de alan da Allah’tır…” ayetiyle açıklar. İnsanın bir yaratılış amacı vardır. Bu amaç Allah (c.c.) için yaşamak ve O’na kulluk etmektir. Allah (c.c.), insanların yaratılış amacını “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” ayetiyle açıklamıştır.

Dünya her zaman güllük gülistanlık bir yer değildir. Dünyada refah, bolluk ve sevincin yanında zorluk ve sıkıntılar da vardır. Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de bu durumu şöyle haber verir: “Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.” Bu durum ilk insan Hz. Adem’den (a.s.) beri böyledir. Dünya bir imtihan yeridir. Allah (c.c.) insanı neden sınadığını şöyle açıklar: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.”

İnsan dünyada bir yolcu gibidir. Ne kadar uzun yaşarsa yaşasın insan bu dünyadan göçüp gider. Hz. Peygamber insanın bu durumuna kendisini örnek vererek şöyle dikkat çeker: “Benim dünya ile ne işim olur ki! Ben, dünyada bir ağacın altında gölgelendikten sonra yola koyulup orayı terk eden bir yolcu gibiyim.”

Yüce Allah, yalan dolan ve kötü işlere bulaşmadan, haksızlık yapmadan hayatın devam ettirilmesini istemektedir. O’nun buyurduğu şekilde çalışıp üreten, başarılı olan Müslümanlar hem kendileri için hem de diğer insanlar için faydalı işler yapmış olurlar. Bu tarz bir gayret ve çalışma içinde olanlar sevap da kazanırlar. Müslüman daima hayırlı ve güzel işler yapmalı ve Allah’tan (c.c.) dünya ve ahireti için iyilik istemelidir. Bunu Yüce Allah kitabında: “…Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!” buyurarak insanlara bildirmiştir.

Allah’ın (c.c.) insan fıtratına yerleştirdiği güzel duygular ahiretin varlığına işaret eder. Bu duygulardan birisi adalet duygusudur. Hiçbir insan dünyadaki kötülüklerin ve zulümlerin karşılıksız kalmasını istemez. İnsan yapılan bir haksızlığa şahit olduğunda bundan rahatsızlık duyup o yanlış durumu düzeltmek ister. Çünkü Allah (c.c.), insanın kalbine adalet ve hakkaniyet duygusu yerleştirmiştir. Fakat iyilerin her zaman dünyadaki kötülükleri ve adaletsizlikleri düzeltme imkânları olmayabilir. Öyleyse Allah (c.c.) bu adalet duygusunu insanın içine boşu boşuna yerleştirmemiştir. Çünkü Allah (c.c.) boş ve anlamsız iş yapmaz.

İnsandaki sorumluluk duygusu da ahiretin varlığına bir işarettir. Yüce Allah (c.c.) insanı iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edebilen bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan seçip yaptığı şeylerden sorumlu olur. Bu sorumluluk, hesap vereceği anlamına gelir. Bu da öldükten sonraki hayatı yani ahireti gerekli kılar. Bir ayette şöyle buyrulur: “Göğü, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline! Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya Allah’tan korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız.”

İnsanın içinde çok güçlü bir sonsuzluk duygusu, yok olmama arzusu vardır. Sevdiklerinden ayrılmak istemez. Kısa ayrılıklar bile insanı üzerken ebedi bir ayrılık düşüncesi onun için çok daha can yakıcıdır. Allah (c.c.), insanın içine sevdiklerinden ayrılmama ve ebedi yaşama arzusunu yerleştirmiştir. Bu güçlü duygular ahiretin varlığını gerekli kılar.

İnsan, kendisinin bu dünyada ne işi olduğunu, niçin yaratıldığını düşünüp anlamaya çalışır. Çünkü insanın bir yaratılış amacı vardır. İnsanın gerçeği arayış ve ona kavuşma isteği, onun başı boş ve amaçsız yaratılmadığını gösterir. Allah (c.c.) insanı kendisine iman edip hoşnutluğunu kazanması ve ahiret gününe hazırlık yapması için yaratmıştır. Bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyrulur: “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”

Müslümanlar öldükten sonra Allah’ın (c.c.) huzuruna çıkacağına inanır. Allah (c.c.) bu dünyada herkesi görüp gözetmektedir. Yaşarken bunun bilincinde olup O’nun istediği gibi bir hayat sürmek gerekir. Allah’ın (c.c.) istediği gibi yaşayanların rızıklandırılacağı  Kur’an’da şöyle haber verilmektedir: “İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” Tarih boyunca Allah’ın (c.c.) gönderdiği peygamberler, insanlara ahiret için hazırlık yapmalarını öğütlemişlerdir. Hz. peygamber de insanları Allah’ın (c.c.) ayetleriyle uyarmış ve kıyametin yakın olduğunu haber vermiştir. Kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gün için hazırlık yapılmasının önemine dikkat çekmiştir. Allah’a (c.c.) ve ahiret gününe iman etmeyenler, ölümle birlikte hayatın biteceğini ve insanın yok olacağını zannederler.

Tarih boyunca inkarcılar şu soruyu sormuşlardır: “Çürümüş kemiklerimiz nasıl ve kim tarafından diriltilecek?” Bu şekilde soru sorup ahireti inkâr edenlere Allah (c.c.) şöyle cevap verir: “Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor. De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir.”

Ahiret mutluluğu için bu dünyada iyi ve güzel davranışlarda bulunmak gerekir. Müslümanlar, bu dünya hayatının geçici olduğunu ve bir gün mutlaka öleceklerini bilirler. Resulullah (s.a.v.), hayatın geçiciliğini şöyle haber vermiştir: “Dünyada (kimsesiz) bir garip gibi yahut bir yolcu gibi ol!” Yüce Allah, ‘‘Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadır. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?’’ buyurarak dünya ve ahiret hayatını karşılaştırır. İnsan her şeyini borçlu olduğu Rabbini dinleyip O’nun (c.c.) istediği şekilde yaşadığında kazananlardan olur. Hz. Muhammed (s.a.v.), akıllı Müslümanı ahirete hazırlık yapan kişi olarak şu şekilde tarif eder: “Akıllı kişi kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise arzularına uyup bir de Allah’tan (bağışlanma) umandır.

ahy

bir yorum yaz