Aile toplumun temelidir. Huzurlu ve sağlıklı toplumlar huzurlu ailelerden oluşur. Ailedeki bireylerin birbirlerine saygı, sevgi ve merhametle davranmaları da ailenin mutlu olmasını sağlar. Hz. Peygamberin aile hayatı Müslümanlara en güzel örnektir. Onun ailesinde sevgi, saygı, merhamet, adalet gibi değerler ön plana çıkmıştır.
Mutluluklar ve Üzüntüler Paylaşılırdı
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesinde mutluluklar ve üzüntüler paylaşılırdı. Düğünler ve bayramlar sevinçle karşılanırdı. Üzüntülü durumlarda ise tüm aile birbirine destek olurdu. Örneğin Hz. Hatice (r.a.), bebeği Kasım’ı kaybettiğinde Hz. Muhammed (s.a.v) “Muhakkak ki onun için cennette süt emzirecek biri vardır.” sözleriyle büyük üzüntü duyan eşini teselli etmişti. Hz. Peygamber ve ashabı Medine’den yola çıkarak umre ziyareti için Mekke yakınlarına geldiler. Fakat müşrikler müslümanların şehre girmesine izin vermedi. Yapılan antlaşmanın ardından Hudeybiye’de Hz. Peygamber sahabeye kurbanlarını kesmelerini ve dönüş için hazırlık yapmalarını söyledi fakat umre yapmadan geri dönmek istemeyen sahabe isteksiz davrandı. Hz. Muhammed (s.a.v.) üzüntü içerisinde eşinin çadırına girdi ve olanları ona anlattı. Bunun üzerine eşi onu teselli etti ve kendisinin kalkmasını ve sahabenin göreceği şekilde kurbanını kesmesini söyledi. Bu tavsiyeye uyan Hz. Peygamberi gören sahabiler o ne yaptıysa hepsini tek tek yaptılar.
Akrabalık ve Komşuluk İlişkilerine Özen Gösterilirdi
İslam dini akrabalık ve komşuluk ilişkilerine çok önem vermiştir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “…Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin…” Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ailesi de akrabalara ve yakınlara karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda Müslümanlara örnek olmuştur. Onların sıkıntılarıyla yakından ilgilenmişler ve çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bir adam Hz. Peygambere “Ey Allah’ın Elçisi! Beni cennete götürecek bir salih amel söyle” dediğinde Hz. Muhammed (s.a.v.) “Allah’a ibadet eder ve ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı kılar, zekâtı verir, akrabayı gözetirsin.” buyurmuştur. Bu nedenle akrabayı ziyaret etmek, onların hatırlarını sormak ve onların sıkıntılarıyla yakından ilgilenmek İslam ahlakının önem verdiği değerlerdir.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesindeki bireyler de akrabalarından yardımlarını esirgememişlerdir. Örneğin; Hz. Peygamberin sütannesi Halime’nin köyünde kuraklık olmuş ve tüm hayvanları ölmüştü. Hz. peygambere gelerek bu kuraklığı üzüntü içinde anlatmıştı. Hz. Muhammed (s.a.v.) o zamanlar Hz. Hatice (r.a.) ile evliydi. Hz. Hatice (r.a.) bu durumdan haberdar olunca Hz. Peygamberin sütannesine kırk koyun ve yüklerini taşıması için bir de deve hediye etmişti. Hz. Hatice (r.a.) her zaman eşine destek olmuş ve akrabalarına karşı çok cömert davranmıştı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ailesi komşularıyla da yakından ilgilenmiş, onları ziyaret etmiş, sıkıntılarına ortak olmuştur. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) eşi komşularına ikramda bulunmak istediğinde “Ey Allah’ın Resulu! İkrama kimden başlamalıyım?” diye sordu. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Kapısı (sana) en yakın olandan.” diye cevap verdi. Hz. Peygamber yakın komşuların gözetilmesini Müslümanlardan istemiş ve gerçek inananların komşularına iyilik yapanlar olduğunu da belirtmiştir.
Yetimler ve Yoksullar Gözetilirdi
İslam dini, imkânı olmayan, sıkıntı içinde olan insanlara yardımcı olunmasını emreder. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, anaaba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” buyrularak yetimlere ve yoksullara yardımda bulunulması tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber yetimlerle yakından ilgilenmiş, onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Bir gün sahabeye; işaret parmağı ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle (yan yana) olacağız” buyurmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.) yine bir gün ashabına, “Yetimlerin başını okşa, fakirleri doyur!” diyerek tavsiyede bulunmuş, ailesini ve tüm Müslümanları yoksullara ve düşkünlere yardım etmeleri konusunda teşvik etmiştir.
Hz. Peygamberin ailesi her zaman yoksullarla ilgilenmiş ve diğer ailelere örnek olmuştur. Bir gün Hz. Peygamber’in evinde bir koyun kesilir. Hz. Aişe (r.a.) koyunun ön kolu hariç etin tamamını yoksullara dağıtır. Hz. Peygamber evine geldiği zaman, “Koyundan ne kadar kaldı?” diye sorar. Hz. Aişe (r.a.) koyunun ön kolu hariç hiçbir şeyin kalmadığını söyler. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.) “Demek ki ön kolu hariç tamamı (bize sevap olarak) kalmıştır!” buyurur. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Müslümanların evleri arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise, içinde kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir.” buyurarak aile saadetinin korunması için yetimlere güzel davranılmasını tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, Hz. Bilal (r.a.) ile birlikte hanım sahabilerin yanına giderek “Ey hanımlar! Sadaka verin, zira sadaka sizin için daha hayırlıdır!” buyurmuş, onlardan yoksullar için yardım talep etmişti. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) bu çağrısına kadınlar yüzüklerini, küpelerini ve çeşitli ziynet eşyalarını bağışlamak suretiyle karşılık vermişlerdi.
Misafirler En Güzel Şekilde Ağırlanırdı
Hz. Muhammed (s.a.v.) gerek davranışları gerekse sözleriyle insanları misafir ağırlamaya teşvik etmiş ve böylece misafirlere ikram, Müslümanlar için ahlaki bir değer haline gelmiştir. Hz. Peygamber ve ailesi evine gelen konuklara son derece nazik davranmış, onlarla yakından ilgilenmiş ve onlara karşı cömert olmuştur.
Müslümanlar, Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Hz. Peygamber, Medineli Müslümanlar (ensar) ile Mekkeli Müslümanları (muhacir) birbirlerine kardeş ilan etmiştir. Evlerini terk edip gelen Muhacirler, Medineli kardeşlerinin evlerinde uzun süre misafir kalmışlardı. Hz. Muhammed (s.a.v.) “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirini iyi ağırlasın. Bunun uygun süresi bir gün ve bir gecedir. Misafirlik (hakkı) üç gündür, bundan sonra (misafire ikram) sadakadır. Misafirin de ev sahibini sıkıntıya sokacak kadar onun yanında kalması helal olmaz.” buyurarak hem misafirlere ikramda bulunulmasını tavsiye etmiş hem de misafirlerin ev sahiplerine zorluk çıkarmaması konusunda onları uyarmıştır. Müslüman kişi elindeki imkanları Yüce Allah’ın rızasını kazanmak için harcamalıdır.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesinde sık sık misafir ağırlanırdı. Hz. Peygamber ve ailesi Medine’den ve diğer şehirlerden gelen misafirleri evlerinde ağırlar, onlara ikramda bulunurdu. Sahabeyi de bu konuda teşvik edip “Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üçüncü bir kişiyi, dört kişilik yiyeceği olan beşinci ya da altıncı bir kişiyi misafir etsin!” buyururdu.
İsraftan Kaçınılırdı
İslam dini her türlü israfı yasaklamıştır. Yüce Allah Kur’an’ı Kerim’de, “… Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” buyurarak israftan kaçınılmasını emretmiştir. İslam, aşırı tüketimi israf olarak değerlendirir. Yüce Allah’ın verdiği nimetleri uygun ve yerinde kullanmamak da israftır. Bu konuda Hz. Peygamber “Akıp giden nehirden abdest alırken dahi suyu israf etmeyiniz.” buyurmuştur. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kızı Hz. Fatıma da (r.a.) yuva kurarken israftan kaçınmış, az bir çeyiz ve sade bir düğünle evlenmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) ve ailesi Allah’ın (c.c.) verdiği nimetleri kendilerine yetecek kadar kullanmış ve eğer fazlalık varsa bu nimetleri yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır.