İslam’da ibadetler, insanın varoluş amacına uygun şekilde yaşamasına imkân sağlar. İbadetlerin her biri insanı farklı açılardan eğitir ve olgunlaştırır. Bu bakımdan insanların Allah’a (cc) ibadet etmeye ihtiyacı vardır.
İbadet, insanın kendisini Allah’a (cc) çok yakın hissettiği özel bir tecrübedir. Kişinin inancı, bu inanca bağlı değerleri ve ibadetleri hayatına bir amaç ve anlam kazandırır. İbadet insanın yaratıcıyla ve insanlarla ilişkisini düzene koyar, zihinsel ve ruhsal sağlığını korur, iç dünyası ve çevresiyle denge ve uyum sağlamasına yardımcı olur.
Sınırlı ve eksik bir varlık olan insan; içinde daima bir huzursuzluk hisseder ve tamamlanma, daha güçlü bir varlıkla iletişim kurma arzusu taşır. Kur’an-ı Kerim’de bu arzunun ancak Allah’a (cc) bağlanıp O’na kulluk ederek gerçekleşeceği “… Şunu iyi bilin ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” mealindeki ayetle ifade edilir. Allah’a (cc) kulluk, insanın fıtratından gelen asli bir ihtiyaçtır. Varoluşundaki bu gerçeği unutan veya buna ilgisiz kalan pek çok insan, çaresizliğe ve ruhsal bunalımlara düşebilir.
İbadetleri samimiyet ve süreklilikle yerine getiren kişide takva ve tevazu oluşur. Takva, Allah’a (cc) duyulan derin bir saygı ve sevginin sonucu olarak O’nun razı olmayacağı her hâl ve durumdan sakınmaktır. İnanan insanın bu güzel hasletler üzere yaşaması gerekir. Kişi, bilmeden zaman zaman günaha götüren hatalar işleyebilir ancak bu hataların farkına vardığı an onları terk etmeli işlediği günahlardan ötürü tevbe etmelidir. Bir daha aynı hataları yapmamak için de dikkatli olmalıdır. Bu anlamda takva sahibi kişi (müttaki), Allah’a (cc) saygılı olup O’ndan uzak düşmekten sakınacağı için hayatının her alanında niyeti ve işiyle, özü ve sözüyle doğru olmaya gayret gösterir. Allah’ın (cc) rızasını kazanmaya çalışır, O’na yaklaştıracak iyilikler yapar. Böylelikle ibadet, kişinin ahlakını geliştirir ve olgunlaştırır. Kişi; sabır, disiplin, merhamet, empati ve sorumluluk gibi güzel özelliklerle donanır. Bu bilinçle kötülüklerden de uzak durmaya özen gösterir. Tevazu ise alçakgönüllü ve kibirden uzak olmaktır. İbadet eden kişi her şeyi yaratanın ve yaşatanın Yüce Allah olduğunu bildiği ve O’na kulluk yaptığı için kibir duygusundan uzak olur. Allah’ın (cc) verdiği nimetlerin farkında olarak O’na daima şükreder.
İbadetlerine ihlasla devam eden insan ihsana ulaşır. Hz. Peygamber’in tarifiyle ihsan; Allah’ı (cc) görüyormuş gibi O’na ibadet etmektir. Çünkü insan, Allah’ı (cc) göremese de Allah (cc) herkesi, her şeyi en güzel şekilde görmektedir. İhsana ulaşan insan attığı her adımı, yaptığı her işi, niyet ettiği her ibadeti Allah’ın (cc) kendisini gördüğü bilinciyle yerine getirir. Bundan dolayı ihsan, insanın kullukta ulaşabileceği en güzel vasıflardan biridir.
İbadetler, insanı bireysel bir tefekkür sürecine yönlendirir. Başlı başına önemli bir ibadet olan tefekkür; Allah’ın (cc) ayetleri, yarattığı tüm varlıklar ve olaylar üzerinde düşünmek; onlardan ders çıkarmak, yaratan ile yaratılanlar arasında ilgi kurmak, Allah’ın (cc) yüceliğini ve varlığın anlamını kavramaya gayret etmektir. Kişi tefekkür ederek kul olmanın bilincine varır, inancının kuvvetlenmesini sağlar ve anlamlı bir hayat yaşamak için çaba gösterir.
Namaz dinin en temel ibadetidir ve günlük hayat içindeki sürekliliğiyle öne çıkar. Namazın gündüz ve gece belli zamanlarda tekrar edilmesi, insanı dünya işlerinden bir süre uzaklaştırarak onu varlığının anlamı üzerinde düşünmeye yöneltir. Namaz, kişinin manevi gelişimine katkıda bulunur, kişisel disiplin kazanmasını ve ahlaki değerlerinin pekişmesini sağlar. Bununla birlikte cemaatle kılınan namaz toplum dayanışmasına katkı sağlar. Hz. Peygamber namazın önemiyle ilgili şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği amel farz namazıdır…”
Oruç, şeytana ve nefse direnme yoluyla insana özgürleşme tecrübesi yaşatır. Sabır ve öz kontrolü geliştirerek kişide disiplin oluşturur. Şükrü ve tefekkürü artıran oruç ibadeti, kişiye kendini tanıma ve yoksullarla empati yapma fırsatı sunar. Ramazan orucu, toplumsal birlik ve desteğin önemini ortaya koyması bakımından da önemlidir. Çünkü ramazanda insanlar birbirine daha çok ikramda bulunur, ihtiyaç sahiplerini gözetir. Yoksulun hâlini anlar. Elinde olanı paylaşmaya daha fazla istekli olur. Oruç yalnız yiyip içmekten değil, bütün kötü davranış ve düşüncelerden, nefsin arzularından insanı alıkoyan manevi bir arınma aracıdır .
Zekât; toplumsal adaleti sağlayan, zengin ile fakir arasında köprü kuran, yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik eden önemli bir ibadettir. Yardımlaşmak, insanların kendi güç ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanmasıdır. Yardımlaşmaya vesile olan zekât, sosyal bir sorumluluk, maddi ve manevi bir arınma yoludur. Kişinin sahip olduğu dünya mallarını ahirete taşıyamayacağını ancak dünyada muhtaçları gözettiği ölçüde bu mallarını ahirete götürmüş sayılacağını anlama fırsatı sunar. Bencillik ve cimrilik gibi kalbi karartan eğilimleri diğerkâmlık, cömertlik ve iyilik gibi yüce hasletlere çevirir. Zekât gibi kurban da kişiyi Allah’a (cc) yakınlaştıran, cimrilik gibi kötü duygulardan arındıran, paylaşma ve yardımlaşmaya yönelten bireysel ve toplumsal ilişkileri bakımından olgunlaştıran bir ibadettir.
Hac vesilesiyle Müslümanlar, Kâbe’yi ve kutsal mekânları ziyaret eder ve bu mekanlarda yaptıkları ibadetlerle Allah’ın (cc) emrini yerine getirirler. Hac, birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirir. Tüm Müslümanların eşitliğini ve kardeşliğini vurgular. Hac aynı zamanda dünya malının ve dünya hayatının geçiciliğini hatırlatır. Bu ibadet, ortak bir amaç için farklı milletlerden bir araya gelen Müslümanların birbirleriyle tanışıp kaynaşmasına vesile olur. Hac tarih boyunca siyasi, ekonomik, sosyal, ilmî ve kültürel bakımdan da Müslüman toplumları etkileyen önemli bir ibadettir.
İslam, toplumda birlik ve beraberliğe önem verir. Hz. Peygamber, henüz bir mescidin inşa edilmediği İslam’ın ilk yıllarında müşriklerin bütün engellemelerine rağmen Dârülerkam diye bilinen Erkam bin Ebülerkam’ın evinde Müslümanlarla toplanır, onlarla sohbet eder, onlarla birlikte namaz kılardı. Medine’ye hicret ettiğinde yaptığı ilk iş Müslümanların bir araya geleceği bir mescit inşa etmek olmuştur.
İslam’ın temel ibadetlerinin hepsinin toplumsal bir yönü bulunur. Bunun amacı toplumu İslam terbiyesiyle
eğitmek ve bu topluma aynı inancı paylaşan bir ümmet olma bilinci kazandırmaktır. Bu sebeple, namaz ibadetinin cemaatle yerine getirilmesi önemsenmiş ve bireysel olarak kılınan namazdan daha sevap olduğu bildirilmiştir.
Namaz için cami ve mescitlerde bir araya gelen Müslümanlar, ortak ve yüce bir gayeyi paylaşır. Amacı sadece Allah’ın (cc) rızasını kazanmak olan bu cemaat, bireyleri manevi yönden eğitir ve olgunlaştırır.
Cemaatle kılınan namaz gibi diğer ibadetlerin de topluma pek çok yararı bulunur. Ramazan ayında Müslümanların birlik ve beraberliğinin arttığı, ortak duyguları yaşadıkları görülür. Hac ibadetinin dünyanın her yerinden gelen insanları bir araya getirmesi; zekât, sadaka ve kurbanın insanlar arasında paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma duygusunu pekiştirmesi yine ibadetlerin toplumsal yönüne örnektir. Bütün bu değerlerin yanında toplu ibadetlerle kişilerin arasında dostluk ve kardeşlik duyguları da gelişmiş olur.