Kelime olarak ibadet; boyun eğme, alçak gönüllülük, itaat, kulluk, tapma ve tapınma anlamlarına gelir. Terim olarak ise insanın Allah’a (cc) saygısını, sevgisini ve itaatini göstermek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve davranışlardır.
İslam’da ibadetin biri genel, diğeri özel olmak üzere iki anlamı vardır. Genel anlamda ibadet, Müslümanın Allah’a (cc) duyduğu saygının ve sevginin sonucu olarak O’nun rızasına uygun davranma çabasını ve bu şekilde yapılan iradi davranışları ifade eder. Böylece insanın Allah’ın (cc) hoşnutluğunu kazanmak için ortaya koyduğu her güzel fiil, duygu ve düşünce ibadet olarak nitelendirilir. Dürüstlük, yardımseverlik, adalet, merhamet gibi ahlaki davranışlar da genel anlamda ibadet kapsamı içerisinde yer alır. Bu bakımdan İslam’da ibadetin kapsamı geniştir ve yaşamın her alanında Allah’a (cc) saygı ve itaatle dolu bir hayat sürmek teşvik edilir.
Özel anlamda ibadet ise mükellefin Allah’a (cc) saygı duymasını ve boyun eğmesini simgeleyen, Allah (cc) tarafından emredilmiş ve Resulü tarafından muhtevası açıklanmış görevlerdir. Namaz, oruç, zekât, hac ve kurban gibi İslam’ın temel ibadetlerinin yanı sıra itikaf, dua, Kur’an-ı Kerim okuma, başkalarına iyilik yapma, hayırda ve infakta bulunma gibi davranışlar da en çok bilinen ibadet örnekleridir.
Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılış gayesinin ibadet olduğu bildirilir. İnsan, kulluğuyla Yüce Allah’ın huzurunda değer kazanır. Bu anlamda ibadetin temel amacı, kişinin yaratılış gayesini yerine getirmesini sağlamaktır. İbadetler vesilesiyle Allah’a (cc) olan itaat ve bağlılık ifade edilirken dünya ve ahiret mutluluğunun kazanılması, manevi gelişimin sağlanması, ahlaki değerlere uygun bir yaşam sürerek erdemli bir toplumun oluşturulması amaçlanır.
İslam’da mükellef kabul edilen kişiler ibadetle sorumlu kabul edilir. Mükellef; akli dengesi yerinde, ergenlik çağına ulaşmış, dinin emir ve yasakları karşısında sorumlu bulunan kişilere denir. Bu kişiler hem bedenen hem de ruhen yeterli bir olgunluğa erişmiş olur. Bu sayede kişi, dinî yükümlülükleri yerine getirmekle sorumlu olur. Bununla birlikte insan özgür bir iradeye sahiptir ve davranışlarını kendisi seçebilir. Böylece yaptıklarının doğuracağı sonuçlardan da sorumlu olur.
teklif
İnsana Allah (cc) tarafından yükümlülükler verilmesi, teklif terimi ile ifade edilir.
Teklif, Allah’ın (cc), çaba gerektiren bir fiili yapmak ya da terk etmekle kulunu yükümlü tutması demektir. Allah (cc), diğer canlılardan farklı olarak kullarını sorumluluk sahibi kılıp kendisine muhatap alarak onlara değer verdiğini göstermiş, teklife konu olan emirler ve yasaklarla onları doğru yola iletmiş, dünyada insana yakışır saygın ve erdemli bir hayatın nasıl yaşanabileceğini bildirmiştir.
Allah (cc) insanı en güzel şekilde yaratmış, kâinattaki her şeyi onun hizmetine sunmuştur. Ona aklını ve iradesini kullanma gibi kabiliyetler bahşetmiştir. Yüce Allah, bütün bu özellikleri verdiği insandan sadece kendisine kulluk etmesini istemiştir. Allah’a (cc) kul olmak, O’nun istediği doğrultuda yaşamaktır. Kul olma bilinci bireysel ve toplumsal hayatın doğru bir şekilde devam etmesi için üzerine düşeni yapmayı gerektirir. Hz. Peygamber ibadetin, Allah’ın (cc) kulları üzerindeki hakkı olduğunu bildirir. Bu hak, insanın sahip olduğu her şeyi kendisine bahşeden Allah’a (cc) şükür ve sorumluluk bilinciyle yaşamasını gerektirir.
Kuranıkerim ve Sünnete Uygunluk
İbadetlerin Allah’ın (cc) bildirdiği ve Resulü’nün öğrettiği şekilde yapılması gerekir. Kur’an, İslam’ın temel kaynağıdır ve Yüce Allah’ın kelamıdır. Sünnet ise Hz. Peygamber’in yaşamı, sözleri ve davranışlarını ifade eder. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’i insanlara rehber olarak göndermiş ve ona itaat edilmesini istemiştir. Hz. Peygamber, Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını insanlara iletmiş ve bunlara uygun yaşayarak örnek olmuştur. Dolayısıyla ibadetlerin doğru bir şekilde yapılması için Hz. Peygamberin sünnetine ihtiyaç duyulur. İbadetlerin Kur’an-ı Kerim ve sünnete uygun olması, doğru şekilde ibadet etmek ve dinin özüne sadık kalmak açısından önemlidir. Hz. Peygamber tarafından açıklanıp gösterilen şeklin dışındaki ibadet tarzları dinde hoş karşılanmaz.
Niyet
İbadetler yapılırken gözetilmesi gereken temel ilkelerden biri niyettir. İbadette niyet yalnızca Allah’a (cc) kulluk etmek ve O’nun emrini yerine getirmek olmalıdır. Bu, İslam’ın özünü oluşturan tevhit inancının temelidir. Allah’a (cc) inanan bir insan O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz, ibadetlerini yalnızca O’nun için yapar, her türlü riyadan ve gösterişten uzak durur.
Hz. Peygamber (sav) “Ameller niyetlere göredir…” hadisiyle bir davranışın değerini onu yapanın niyetinin belirleyeceğini bildirmiş ve ibadette niyetin önemini vurgulamıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Doğrusu münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Oysa Allah, onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı pek az anarlar.” ayetiyle Allah’ın (cc) rızasını kazanmak dışında başka niyetlerle ibadet etmenin münafıklık alameti olduğu bildirilir.
İhlas
Samimiyet, içtenlik ve sadakat anlamlarına gelen ihlas; kişinin yalnızca Allah’a (cc) kulluk etmesi ve ibadetlerini sadece O’nun rızasını kazanmak için yapmasıdır. İhlas, İslam’da ibadetlerin kabul edilmesi için önemli bir ilkedir. Yüce Allah “Halbuki onlara, dini sadece Allah’a has kılıp hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.” buyurarak ihlasın, kulluğun temeli olduğunu bildirir.
Hz. Peygamber “Allah ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” buyurmuştur. O, namazlarının ardından “Allah’ım! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünyada ve ahirette her an sana ihlasla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..” diye dua ederdi. Ashabına da ancak ihlasla ibadet edenin kurtuluşa ereceğini bildirmiştir.
Süreklilik
İbadetlerde süreklilik, kişinin dinî sorumluluklarını düzenli ve istikrarlı bir şekilde yerine getirmesidir. İbadetlere istikrarlı bir şekilde devam etmek, Allah’a (cc) olan bağlılığın güçlenmesini ve ahlaki değerlerin pekişmesini sağlar. Kişinin yaşamında disiplin, düzen ve sorumluluk duygusunun gelişmesine katkıda bulunur. Bu, insanın İslam’da önemli bir ibadet olan ilim öğrenme konusunda da başarılı sonuçlar elde etmesine katkı sağlar. Hz. Peygamber’e, “Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” diye sorulduğunda “Az da olsa devamlı olanıdır.” buyurmuştur.
İtidal
İtidal, aşırılıklardan kaçınarak adaletli, ölçülü ve dengeli olmaktır. İslam’da, hayatın her alanında ölçülü ve dengeli olmak tavsiye edilir. Aşırılıklardan uzak, orta bir yol tutturmanın önemi vurgulanır. Ölçülü ve dengeli olmak ibadetler için de önemlidir. Bu konuda da Hz. Peygamber örnek alınmalıdır. O, ibadet, yeme içme, giyim kuşam gibi her alanda dengeli, ölçülü olmaya önem vermiş; duyguların, tutum ve davranışların da dengeli olmasını ümmetinden istemiştir. Dünya işlerine aşırı bağlanmayı reddettiği gibi din ve ibadet adına aşırılıklara sapmayı da yasaklamıştır.
Hz. Peygamber “Her şeyin bir coşkunluğu olduğu gibi her coşkunluğun da bir durgunluğu vardır. Şayet bu iki hâli yaşayan kimse itidalli olup orta yolu takip edebilirse onun (kurtuluşa ereceğini) umarım. Fakat (bunları samimiyetten uzak yapıp da) parmakla gösterilecek hâle gelirse onu (salih kimselerden) saymayın!” buyurarak yapılan işlerin itidalli bir şekilde ve gösterişten uzak yapılmasının önemini vurgulamıştır. Ölçülü olmak, kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını korumasına, dinî sorumluluklarını sağlıklı bir şekilde yerine getirmesine yardımcı olur. İtidal hem bireysel hem de toplumsal düzeyde istikrar ve uyumun sürdürülmesi için önemlidir.
Hz. Peygamber’in ibadetleri hakkında bilgi almak isteyen üç kişi, kendi ibadetlerini azımsayarak “Biz kim, Peygamber kim! Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır.” demişlerdi. Sonra kendi aralarında sözleşerek biri her gece sürekli namaz kılmaya, diğeri sürekli oruç tutmaya, üçüncüsü de evlenmemeye karar vermişti. Onların söylediklerinden haberdar olan Allah Resulü, “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? Şunu iyi bilin ki vallahi, aranızda Allah’tan en çok korkanınız ve O’na karşı en çok takva sahibi olanınız benim. Bununla birlikte ben (ramazan dışında) bazen oruç tutar, bazen tutmam. Namaz kılarım, uyurum, evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir!” buyurmuştur. (bk. Buhari, “Nikâh”, 1)