8. Sınıf 1. Ünite

Kader ve Kaza İnancı

kader tanim

Kelime olarak kader; bir şeye gücü yetmek, biçimlendirmek, planlamak, ölçü ile yapmak, kıymetini bilmek, mukayese etmek anlamlarına gelir. Terim olarak ise kader; Allah’ın (c.c.) sonsuz ilmi ve kudretiyle, evrende olmuş ve olacak olan her şeyi takdir etmesidir. Yine varlıkları istediği şekilde ve biçimde yaratması, insanların özgür iradeleriyle yapacaklarını Allah’ın (c.c.) önceden bilmesi ve düzenlemesine kader denir.

القدر – Kader (İslam Ansiklopedisi)

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de evreni bir ölçü ve düzen içinde yarattığını bildirmektedir. Evrenin devamı, işleyişi ve son bulması da O’nun takdiri ile gerçekleşmektedir. Bütün bu ölçü ve düzeni yaratan ve yöneten Allah (c.c.), sonsuz ilmi ve kudretiyle her şeyi kuşatmıştır. Bu konuyla ilgili Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, Güneşi ve Ayı da ince birer hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp biçmesidir).”

Kader inancının iyi anlaşılabilmesi için kaza kavramının da bilinmesi gerekir. Kelime olarak kaza, hükmetmek, emretmek, yaratmak ve gerçekleştirmek anlamlarına gelir. Terim anlamı ise kaza, ezelde bilinen ve takdir edilen şeyin, zamanı ve yeri geldiğinde Allah (c.c.) tarafından yaratılması demektir. Örneğin; “Su 100 derecede kaynar.” kuralı kader kavramını ifade ederken, 100 dereceye ulaşan suyun kaynaması da kazadır.

Kaza kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın varlıklara karşı karar, emir ve fiillerini ifade etmek için kullanılmaktadır. Allah’ın (c.c.) varlıklarla ilgili karar ve takdiri bir ayette şöyle ifade edilmektedir: “Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.”

kaza tanimi

Kader inancının hadislerde de karşılığı vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Cibril hadisi diye bilinen hadiste açıklandığı gibi kadere imanı, iman esasları arasında saymıştır. Bu hadiste geçtiğine göre Cebrail (a.s) Hz. Peygambere “Bana iman hakkında bilgi ver.” dedi. Resûlullah şöyle buyurdu: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe iman etmendir. Keza hayrı ve şerriyle kadere inanmandır.” cevabını vermiştir.

Kader ve kazaya iman; Allah’ın (c.c.) ilminin sonsuz olduğunu, her şeyi kuşatan bir iradesi bulunduğunu ve O’nun kudretinin bütün varlıklardan üstün olduğunu kabul etmektir. Bu yönüyle kader ve kazaya iman, Allah’a (c.c.) iman etmenin doğal neticesidir ve İslam’ın inanç esaslarındandır.

kader ve kazaya iman

Allah Her Şeyi Bir Ölçüye Göre Yaratmıştır.

Evrende var olan her şey Allah’ın (c.c.) yaratmasıyla oluşmuştur. Bu yaratma planlı ve ölçülüdür. Kur’an-ı Kerim’de, “O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak ve düzensizlik görüyor musun?” buyrularak evrende var olan düzene dikkat çekilmektedir.

Evreni ve içindekileri yaratan Allah (c.c.) bu düzenin ahenk içinde devam etmesini de sağlamaktadır. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da onun için birer kazık kılmadık mı? Sizi çift çift yarattık, uykunuzu dinlenme vakti kıldık, geceyi bir örtü yaptık, gündüzü geçimi sağlama vakti kıldık, üstünüze yedi kat sağlam gök bina ettik, parlak ışık veren güneşi var ettik, taneler, bitkiler ve ağaçları sarmaş dolaş bahçeler yetiştirmek için yoğunlaşmış bulutlardan bol yağmur indirdik.”

Allah’ın (c.c.) her şeyi bir ölçüye ve düzene göre yarattığının örnekleri her insanın anlayacağı derecede açıktır. İlk olarak insanın mükemmel yaratılışı bu ölçü ve düzenin bir göstergesidir. Bu gerçek Kur’an’da, “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” şeklinde vurgulanmaktadır. Sadece beş duyu organıbal arisi bile insanın ne kadar mükemmel olduğunu göstermektedir. İnsan dış dünyayı bu duyular sayesinde tanır. Görme, koklama, dokunma, işitme, tatma duyuları arasındaki koordinasyon ve uyum sayesinde rahatça yaşamını sürdürebilir. Allah’ın (c.c.) her şeyi yerli yerince, bir ölçü ve düzene göre yarattığını hayvanlar aleminde de görürüz. Milyonlarca hayvan türünden sadece arı bile evrendeki mükemmel işleyişe örnek olarak yeter. Kilometrelerce uzaktan çiçek çiçek dolaşarak kovanına çiçek özü getiren arılar aralarında iş bölümü yaparak çalışırlar. Kovan içindeki nem dengesini sabit tutmak, birbirlerine yol tarif etmek ve yön tayin edebilmek gibi birçok özelliğe sahiptirler. Arılara bu özellikleri Allah (c.c.) tarafından bahşedilmiştir. Bu durum, “bal arısı” anlamına gelen Nahl suresinde şöyle vurgulanmaktadır: “Rabbin bal arısına: ‘Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin; sonra her çeşit üründen ye; sonra da Rabbinin işlemen için gösterdiği yollardan yürü’ diye vahyetti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renklerde bal çıkar. Düşünen bir millet için bunda ibret vardır.”

Allah’ın (c.c.) mükemmel yaratmasına güzel bir örnek de Dünyamızdır. Kendi etrafında dönen Dünya, aynı zamanda Güneş’in etrafında da hareket etmektedir. Bu hareketler sayesinde gece, gündüz ve mevsimler oluşmaktadır. Dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası ise sayısız gök taşına karşı tam bir kalkan görevi üstlenmektedir.

Galaksiler, yıldızlar, gezegenler ve uydular Allah’ın (c.c.) belirlemiş olduğu yörüngelerde düzen içinde varlıklarını sürdürmektedir. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de, “O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Bunların her biri bir yörüngede yüzmektedirler.” buyrularak, uzaydaki düzenin de Allah (c.c.) tarafından oluşturulduğu belirtilmektedir. Bütün bunlar Yüce Allah’ın her şeyi bir ölçü ve düzene göre yarattığının göstergesidir. Bu konu Kur’an’da “Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık” şeklinde ifade edilmektedir. İmanın altı şartından biri olan kaza ve kader inancı da evrendeki ölçü ve düzenle yakından ilgilidir.

Kader ve Evrendeki Yasalar

Evrendeki her şey, Allah’ın (c.c.) koyduğu biyolojik, fiziksel ve toplumsal yasalara göre hareket etmektedir. Kur’an’da, “Her şeyin, kaynağı bizim katımızdadır ve biz her şeyi, kusursuzca belirlenmiş bir ölçüye, bir uyuma göre indiririz.” buyurularak bu gerçeğe dikkat çekilmiştir. Allah’ın (c.c.) evrendeki uyumu sağlamak için koyduğu bu yasalara sünnetullah veya âdetullah denir. Sünnetullah kavramını fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalar olarak üç grupta inceleyebiliriz.

evrendeki yasalar

Fiziksel Yasalar

Fiziksel yasalar, madde ve enerjinin oluşumu, yapısı, hareketi, değişimi ve maddeler arası ilişkilerle ilgili yasalardır. Allah’ın (c.c.) koyduğu bu yasalar evrenseldir. Deney gözlem ve araştırmalar sonucu insanlar tarafından tespit edilir. Yağmurun yağması, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, ısınan suyun buharlaşması gibi olaylar Allah’ın (c.c.) koyduğu fiziksel yasaların bir sonucudur.

Güneş’in, Ay’ın ve Dünya’nın birbirlerine olan mesafeleri, kendi yörüngelerinde hareket etmeleri, aralarındaki çekim kuvveti Allah’ın (c.c.) takdir ettiği değişmez evrensel yasaların göstergesidir. Bu konuya Kur’an’da şöyle değinilmiştir: “Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak
güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.”

Suyun kaldırma kuvvetiyle gemilerin denizlere ve okyanuslara açılarak insanlara fayda sağlamaları, Allah’ın (c.c.) evrende yarattığı değişmez fiziksel yasalar sayesindedir. Bu konu Kur’an’da şöyle ifade edilir: “…Onun koyduğu yasalarla denizde akıp gitsin diye gemileri de hizmetinize verdi…”

fiziksel yasalar ornegi

Fiziksel yasalara bağlı olarak yapılan araştırmalar neticesinde günümüzde kullandığımız buzdolabından ütüye, bilgisayardan telefona, otomobilden uçağa daha birçok ürün geliştirilmiştir. Bilim adamları, Allah’ın (c.c.) kâinatın işleyişi için takdir ettiği fiziksel yasaları inceleyerek yeni teknolojik tasarımlar ortaya koymaktadır.

Biyolojik Yasalar

Fiziksel yasalar gibi biyolojik yasalar da deney, gözlem ve araştırmalar sonucu keşfedilir. Canlıların doğması, gelişmesi ve üremesi gibi olaylar biyolojik yasalar kapsamında değerlendirilir. Yüce Allah bitki, hayvan ve insanların yapı ve işlevlerini biyolojik yasalara bağlı kılmıştır.

Allah (c.c.) canlıları, varlıklarını sürdürecek özelliklerle donatmıştır. İnsanın varlığını sürdürebilmesi için solunum, sindirim ve dolaşım gibi sistemlere sahip olması gerekir. İnsanın yaratılışı hakkında Allah (c.c.) şöyle buyurur: “Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra da sizi birbirinize eş kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır ne doğurur…”

Bulundukları çevreye uyum sağlayabilmeleri için Allah (c.c.) kuşlara uçabilmek için kanat, balıklara solunum için solungaç vermiştir. Otla beslenen hayvanların çene yapıları, etle beslenen hayvanların çene yapılarına göre farklı yaratılmıştır.Sıcak bölgelerdeki hayvanların deri ve tüy yapısıyla soğuk bölgelerdekilerin deri ve tüy yapısı aynı değildir. Su bulunabilen yerlerdeki hayvanlar her gün suya ihtiyaç duyarken, suyun nadiren bulunduğu çöllerde yaşayan deve günlerce susuzluğa dayanabilmektedir. Bütün bu farklılıklar biyolojik yasalar çerçevesinde gerçekleşmektedir.

biyolojik yasalar ornegi

Bitkiler de Allah’ın (c.c.) koyduğu biyolojik yasalara göre varlıklarını sürdürürler. Milyonlarca çiçek türünün her biri kendine uygun iklimde yetişir. Hiçbirinin rengi, şekli ve kokusu bir diğerinin aynısı değildir. Toprak, su, nem, rüzgâr gibi koşullardan etkilenen meyve ve sebzeler kışın farklı yazın farklı tat ve lezzette karşımıza çıkar. Ayrıca canlıların yaşaması için olmazsa olmaz bir nitelik taşıyan oksijenin bitkilerdeki fotosentezle sağlanması önemli bir biyolojik yasadır.

Aynı topraktan gıdalarını alan meyvelerin kimi tatlı kimi acı iken kimi de yeşil veya kırmızı renklidir. Bu biyolojik yasaların Allah’ın (c.c.) gücü ve takdiri ile gerçekleştiğibir  şöyle belirtilmiştir: “Gökten su indiren O’dur. (Buyurdu ki:) İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinden üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşil bitki, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik; birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.”

Toplumsal Yasalar

Toplumun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için uyması gereken yasalara toplumsal yasalar denir. Allah (c.c.) evrendeki düzen için fiziksel ve biyolojik yasalar koyduğu gibi toplumların düzeni için de toplumsal yasalar koymuştur. Sevgi, kardeşlik, doğruluk, adalet, kul hakkı gibi ilkeler toplumsal yasaların temelini oluşturur. Toplumun barış ve huzuru bu ilkelere olan bağlılıkla sağlanır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de, “… Şüphesiz ki bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” buyrularak toplumların yükseliş ve çöküşlerinin kendi iradelerine bağlı olduğu ifade edilmiştir.

Kur’an’da toplumsal yasalar, geçmiş milletlerin başından geçen olaylarla anlatılmaktadır. Peygamberler insanlara bu yasalara uymayı öğütlemiştir. Bu öğütlere göre yaşayan topluluklar huzur bulmuş, uymayanlar ise birçok toplumsal sorunla karşılaşmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de, “Onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmazlar mı?…” buyrularak toplumsal yasaların işleyişi hakkında düşünülmesi istenmektedir.

Toplumsal olaylar sebep sonuç ilişkisine göre neticelenir. Sevgi, kardeşlik ve dostluk, insanlar arasındaki ilişkiyi güçlendiren, toplumun birbiriyle kaynaşmasını sağlayan en önemli unsurlardır. Eğer sevgi, kardeşlik ve dostluk yoksa nefret, ayrılık ve düşmanlık vardır. Kur’an’da “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…” buyrulmaktadır.

Toplumun varlığı ve geleceği için adalet vazgeçilmez bir ilkedir. Eğer toplumu oluşturan kişiler arasında geçim imkânları, eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda şeref ve itibar açısından bir ayrımcılık varsa barış ve huzurdan söz etmek mümkün değildir. Yüce Allah adaletin, toplumların devamı için ayakta tutulması gereken bir ilke olduğunu Kur’an’da şöyle bildirmiştir: “… Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…”

Özgür ve akıllı insan her davranışından sorumludur. Dinleyelim!

Toplumsal yasalara uygun davranmak, insanların çevresiyle uyum içerisinde olmasını sağlar. İnsanlar bu sayede birbirlerinin hak ve hukuklarını gözetir ve zarar verici davranışlardan kaçınırlar. Yapılan haksızlığın mutlaka bir karşılığının olduğu ve bundan tüm toplumun etkileneceği konusunda bir ayette şöyle buyrulur: “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umuma sirayet ve hepsini perişan eder)…” Toplum olarak varlığımızı devam ettirebilmek ve huzur içinde birlikte yaşamak istiyorsak bizler de toplumsal yasaların bir gereği olarak, başkalarına iyilikte bulunmalı ve yararlı bireyler olmaya çalışmalıyız. Ecdadımız bu yasalara uygun yaşayarak büyük bir medeniyet kurmuştur. Bize düşen de aynı hassasiyetle bu günümüzü ve geleceğimizi sorumluluk içinde inşa etmektir.

sunnetullah

Sizlere çok etkileyici bir ödev: Ertuğrul 1890 filmini kader ve kaza / evrenin yasaları çerçevesince izleyerek yorumlayınız.

KENDİMİZİ TEST EDELİM
Test 1
Test 2
Eşleştirme
Doğru-Yanlış 1
Doğru-Yanlış 2
Passaporala
Sınıflandırma
Hangisi Doğru?

bir yorum yaz