Ramazan ayını en güzel biçimde değerlendirmek isteyen bir Müslümanın bilmesi gereken bazı kavramlar vardır. Bu kavramların başlıcaları sahur, imsak, iftar, teravih ve fitredir.
Oruç tutmak isteyenler gecenin bir bölümünde kalkar ve yemek yerler. Yenilen bu yemeğe sahur yemeği denir. Bu yemeğin yendiği zaman ise sahur vakti olarak isimlendirilir. Sahur yemeği Müslüman için oruca bir hazırlık ve berekettir. Hz. Muhammed (s.a.v.) sahuru “mübarek yemek” olarak isimlendirmiş ve “Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.’’ buyurarak Müslümanları sahura kalkmaya teşvik etmiştir.
Sahur vakti günün aydınlanmaya başlamasıyla (tan yerinin ağarmasıyla) son bulur. Orucun başladığı bu vakte imsak adı verilir. İmsak, bir şeyden el çekmek, kendini tutmak ve sakınmak demektir. İmsak vaktinden sonra hem orucu bozan durumlardan hem de orucun değerini düşüren davranışlardan sakınmak gerekir.
Tan yerinin ağarması esnasında ufukta beliren aydınlıkla imsak (oruç) başlar.
Oruç tutmaya başlayan Müslüman, Allah rızasını kazanmak için açlık ve susuzluğa direnir. Namaz kılarak, Kur’an okuyarak, ilim öğrenerek, hayırlı işlere koşarak orucunu güzelleştirir. “Oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.” buyuran Hz. Peygamber’in övgüsünü hak etmek için gün boyu sabreder. Allah’a (c.c.) verdiği sözü tutan oruçlu kimse akşam vakti girince ilk mükâfatını alır. Çünkü artık iftar vaktidir. O günkü orucu son bulmuştur. Şükrederek iftarını yapan oruçlunun asıl mükâfatı ise ahirettedir. Hz. Peygamber “ … Müminin iki sevinci vardır: Birisi iftar vaktinde orucunu açtığı andaki sevinci, diğeri Rabbine kavuştuğu zaman orucunun (mükâfatından kaynaklanan) sevincidir. “ buyurarak oruç tutan kimselere bu müjdeyi vermektedir.
İftar vakti, Müslümanlar için sevinç ve paylaşma vaktidir. Akrabalarla, komşularla, muhtaçlarla birlikte oturulan iftar sofraları Yüce Allah’a kulluk eden Müslümanları birbirine kenetler. Hz. Peygamber, Müslümanları iftar yemeklerini paylaşmaya teşvik ederek; “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir; oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksiltilmez. “ buyurmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.), iftar vakitleri orucunu açmadan önce iftar duası eder ve verdiği nimetler için Allah’a (c.c.) şükrederdi. Müslümanlar da oruçlarını iftar dualarıyla açarlar.
Ramazan ayında gündüzleri oruç ve diğer ibadetlerle geçiren Müslümanlar, yatsı vakti camilere koşarak yatsı namazından sonra yirmi rekâtlık teravih namazını kılarlar. Bu namaz ikişer rekâtta ya da dört rekâtta selam verilerek kılınır. Teravih namazı kılınırken aralarda cemaatle salavatlar getirilir. Güzel sesli müezzinler ilahiler okurlar. Böylece teravih namazı için bir araya gelen Müslümanlar Ramazan’ın coşkusunu yaşarlar. Çocuklar da büyükleriyle beraber camilere giderek bu güzel ortamı neşeyle paylaşırlar.
Ramazan’a özgü ibadetlerden biri de fıtır sadakasıdır. Ülkemizde buna daha çok fitre denmektedir. Hz. Peygamber dinen zengin sayılan Müslümanlardan kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kimseler için fitre vermelerini istemiştir. Verilecek fitre miktarı, veren kişinin bir günlük yemek masrafı kadardır. Fitre verirken akrabalardan, yakın komşulardan ve ihtiyaç sahiplerinden başlamak gerekir. Fitre miktarının alt sınırı her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açıklanır. Fitre Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlerin şükrü ve Ramazan ayında oruçluyken istemeden yaptığımız kusurlu davranışlarımızın özrüdür. Fitrenin bayram namazı vaktine kadar verilmesi uygun görülmüştür. Böylelikle fitre sayesinde ihtiyaç sahipleri de bayram coşkusuna ortak olurlar.