Çevre

Sürdürülebilir Bir Gelecek Tasarlamak

İklim Krizine Karşı Sürdürülebilir Bir Gelecek Tasarlamak

İklim krizine dair hala gerekli adımların atılmaması, karbon emisyonunu düşürmekten epey uzakta oluşumuz, Birleşmiş Milletler Konferansı’nın göstermelik bir şovdan başka hiçbir şey olmadığı, aslında hepimizin önemli olan tek şey hariç (iklim!) her şeyi sürekli konuşmakta olduğumuzu hatırladıkça aklımda bir soru beliriyor: İnsanlığın doğayla derdi ne? Bu soru vazgeçilmez olarak insanın doğayla ilişkilenme biçimleri üzerine düşünmeyi gerektiriyor. İlişkiselliği tamamen unutulan, insan-doğa, doğa-kültür, insan-hayvan gibi ikilikler, ayrımlar, çatışmalar üzerinden kavranan çarpık ve tehlikeli bir yaşam kavrayışımız var, hala.

Nitekim dünyanın içinde olmak bir nesnenin kutunun içinde olmasına benzemez; burada dönüştürücü bir ilişki vardır. İnsan kendisini yaşadığı şeylere taşır ve bu etki ile değiştirdiği dünya en sonunda geri dönerek kendi kendisini de dönüştürmesine yol açar. O yüzden bu bağlantısal, döngüsel, dev etkileşim ağlarının kendisini, -yani yaşam fenomenini- felsefi bir mesele olarak görmemiz sanıyorum ki en büyük kusurumuz. Nitekim bugün kapımızda bizi bekleyen en büyük krizler, iklim değişikliği, ormansızlaşma, hava, su, toprak kirliliği, endüstriyel hayvancılık, karbon ayak izimiz, plastiklerimizle yarattığımız yedinci kıta ve daha türlü felaket insanın kendisini diğer varolanlardan ayrı konumlandırması ve doğayı istediği yönde yakışıksızca dönüştürebilme hakkını kendisinde görmesiyle ortaya çıktı.

Yine de kişisel olarak insanlığın henüz emekleme döneminde olduğunu düşünüyorum. İnsan ve hayvan hakları, demokrasi, cinsiyetler arası eşitlik, cinsel yönelim özgürlüğü gibi konularda (henüz hayal ettiğimiz yerde olmasak da) yol alan insanlığın -eğer gerekli adımların atılması konusunda kitlesel olarak siyasilere baskıda bulunursak- böylesi bir radikal dönüşümün de üstesinden gelebileceğine inanıyorum. “Henüz” çok geç değil. Pelin Dilara Çolak

bir yorum yaz