7. Sınıf 3. Ünite

Vatanseverlik

Vatanseverlik

Vatan insanın üzerinde yaşadığı ve değer verdiği topraktır. Vatansever ise vatanını, milletini büyük bir tutkuyla seven, bu uğurda her türlü özveride bulunan kimseye denir. İnsan bu duyguyla yaşadığı ülkeye değer verir ve onun uğrunda fedakârlık yapar. Vatanseverlik ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korumayı ve ülkenin kalkınması için çalışmayı gerektirir. Kişi bencil düşünmeyip ülkesi adına faydalı bir şeyler yaptığında milletini en güzel şekilde temsil etmiş olur ve bu da onu gerçek bir vatansever yapar.

İslam dini Müslümanları vatanını sevmeye ve korumaya teşvik etmiştir. Tehditlere karşı korunmasını ve mücadele edilmesini istemiştir. Hz. Peygamber “Bir gün ve bir gece nöbet tutmak, bir ay oruç tutup, geceleri namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Şayet kişi nöbette ölürse yapmakta olduğu işin sevabı devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerine karşı güven içinde olur.” buyurarak vatanı korumanın bir ibadet olduğunu vurgulamıştır.

İslam dininde şehitlik ve gazilik övülen mertebeler olmuştur. Şehit, Allah (c.c.) yolunda vatanseverlikve kutsal kabul edilen din, vatan, namus, mal, can uğruna öldürülendir. Gazi ise savaşa gidip büyük yararlılıklar gösteren ve sağ olarak dönen müminlere denir. Toplumda gazi ve şehitlere saygı duyulmuş ve hürmet gösterilmiştir. Yüce Allah şehitlikle ilgili şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” Hz. Peygamber de gaziliğin önemiyle ilgili şöyle buyurmuştur:“Kim bir gazinin gölgelenmesi için (çadır bağışlarsa) Allah da kıyamet günü onu gölgelendirir. Kim bir gaziyi başkasına muhtaç olmayacak şekilde donatırsa, ölünceye kadar gazi gibi sevap kazanır.”

Vatanseverlik insanın içinden gelen bir duygudur. Zira insan doğduğu, büyüdüğü yere ve o yerin kültürüne ayrı bir sevgi duyar. Geçmişin izlerinin bulunduğu bu toprakla yakın bir ilişki kurar. Bu topraktan uzaklaştığı zaman üzülür ve tekrar vatanına dönme isteği hisseder. İşte bu yüzden Hz. Peygamber de doğduğu Mekke’yi ayrı sevmiş, ayrılmak zorunda kaldığında üzülmüş ve Medine’deyken oraya özlem duymuştur. Mekke’nin fethinde ise Mekke’ye olan sevgisini şu sözleriyle dile getirmiştir: “(Ey Mekke!) Vallahi sen Allah’ın en hayırlı ve en sevimli olan beldesisin. Senden çıkarılmış olmasaydım seni asla terk etmezdim.”

bir yorum yaz