İslam Müslümanlara birçok yardımlaşma yolu öğretmiştir. Bu yardımlaşma çeşitlerinden biri de zekâttır. Zekât, sözlükte temizlenme, çoğalma, bereket, gelişme gibi anlamlara gelir. İslam’ın beş şartından biri olan zekât, dinen zengin sayılan Müslümanların yılda bir kez mallarının belli miktarını ihtiyaç sahiplerine vermelerine denir.
Zekât, akıllı, ergenlik çağına girmiş zengin Müslümanlara Allah’ın (c.c.) bir emridir. Mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Kur’an- Kerim’de Yüce Allah, “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.” buyurmaktadır. Bir başka ayette de “Onları, ticaret de alışveriş de Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” buyurarak zekâtın önemine dikkat çekmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) ise; “İslam beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.” buyurarak zekâtın İslâm’ın beş esasından biri olduğuna işaret etmiştir.
İyilikleri gönüllüce yapmalı. Bir gönüllülük anısı
İslam, yardımlaşmayı sadece zekât ibadetiyle sınırlandırmaz. Zengin veya fakir herkesin elinden geldiğince iyilik yapmasını, ihtiyaç sahiplerine yardım etmesini ister. Bu noktada önemli kavramlardan biri de infaktır. Sözlükte harcama yapmak anlamına gelen infak, müslümanın Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için sahip olduğu mallardan Yüce Allah’ın emrettiği harcama yapması, bağışta bulunmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah; “Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın (infak edin)…” buyurarak infak etmenin önemine dikkat çekmiştir. Hz. Peygamber ise; “Her türlü malda zekâttan başka ödenmesi gereken haklar da vardır.” diyerek Müslümanları zekât dışında da Allah (c.c.) için yardım yapmaya çağırmıştır.
İslam’ın Müslümanlara öğrettiği diğer bir yardımlaşma çeşidi de sadakadır. Kelime anlamı olarak sadaka, doğru söylemek ve verdiği sözde durmak demektir. Terim olarak, bir Müslümanın Allah’ın (c.c.) sevgisini kazanmak amacıyla yaptığı hayırlı işlerin tamamı için kullanılır. Sadaka, Allah (c.c.) rızasını kazanmak için yapılan bir fedakârlıktır. O fedakârlığı yapan kimsenin Allah’ı (c.c.) unutmadığını ve O’na verdiği kul olma sözünü tuttuğunu gösterir. Bu yönüyle sadaka Allah’a (c.c.) olan sadakatin bir işaretidir.
Zekât, sadece zenginlere ait bir sorumluluk olmasına rağmen infak ve sadaka bütün Müslümanları kapsar. Bu ibadetleri zengin-fakir, kadın-erkek, büyük-küçük tüm Müslümanların yapması gerekir. Çünkü sadaka Müslümanın Allah’a (c.c.) duyduğu sevgiden kaynaklanan bir ibadettir. Bazen yarım bir hurma bile Allah (c.c.) katında Uhud Dağı kadar büyük bir sadaka olur. Birine yol tarif etmek, yaşlı birine yardım etmek, hatta hayvanlara su vermek bile sadakadır. Sadaka Müslümanın hayata bakış açısıdır. O her fırsatta Allah’a (c.c.) verdiği sözü hatırladığını göstermek için iyilik yapar. Sadaka farz bir ibadet olmasa da Kur’an ve sünnette sadaka vermeyi teşvik eden pek çok ayet ve hadis vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
“Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.”
“Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın.”
“Her iyilik bir sadakadır.”
“Bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.v.), ‘Ey Allah’ın Resulü, hangi sadaka en faziletlidir?’ diye sordu. Hz. Peygamber, ‘Sağlıklıyken ve fakirlik endişesi ve zengin olma hırsı ile hareket ederken sadaka vermendir. Sadaka vermeyi son nefesini yaşadığın ana kadar erteleme…’ buyurdu.”
“ Kim helal kazancından bir hurma miktarı sadaka verirse -ki Allah sadece helal olanı kabul eder- Allah o sadakayı büyük bir hoşnutlukla kabul eder. Sonra onu sahibi için, sizden birinizin tayını yetiştirdiği gibi (özenle) dağ gibi olana kadar büyütür (bereketlendirir)” buyurdu.
Kimler zekât vermelidir?
Zekât ibadetinin, Kur’an-ı Kerim’de yirmi yedi ayette namazla birlikte zikredilmesi bu ibadete Allah’ın (c.c.) verdiği önemi göstermektedir. İslam dininde akıllı ve ergenlik çağına girmiş, nisab miktarından fazla mala sahip olan her zengin müslüman zekât vermekle mükelleftir.
Zekât ve fıtır sadakası verebilmek, hacca gidebilmek, kurban kesebilmek ve diğer bazı mali ibadetleri yerine getirebilmek için Allah (c.c.) ve Resulü tarafından belirlenen mali yeterlilik ve zenginlik ölçüsüne nisab denir. Altın, gümüş, ticaret malları, para, büyük ve küçükbaş hayvanlar, toprak ürünleri, madenler ve deniz ürünlerinin zekâtı verilir. Bu malların nisab miktarları farklıdır.
Zekâtı verilmesi gereken mallar ve nisab miktarları:
Altının nisab miktarı 85 gramdır. Ticaret malı ve paranın da 85 gram altının değerine ulaşması gerekir. Bunların zekâtı kırkta bir oranında verilir.
Küçükbaş hayvanlarda zekât verilmesi için en az kırk hayvana sahip olmak gerekir. Küçükbaş hayvanlarda kırktan yüzyirmiye kadar bir koyun zekât verilir.
Büyük baş hayvanlardan sığır ve mandada nisab (alt limit) otuzdur ve 30 sığır için iki yaşında bir buzağı zekât olarak verilir.
Beş devesi olanın zekât vermesi gerekir. Beş deve için bir koyun verilir.
Toprak ürünlerinden alınan zekâta öşür adı verilir. Toprak ürünlerinde zekât; sulama, gübreleme gibi masraflar yoksa onda bir, varsa yirmide bir oranında verilir.
Madenlerde ise çıkan madenin miktarına bakılmaksızın beşte biri oranında zekât verilir.
Zekât kimlere verilir?
Zekât yılda bir kez verilir. Zekât verilecek kimseler Kur’an-ı Kerim’de “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” ayetiyle açıklanmıştır.Kur’an-ı Kerim’de zenginlerin mallarında yoksul ve muhtaç kimselerin hakkı olduğu Onların mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.” ayetiyle açıklanmıştır. İşte zekât bu hakkın, hak sahiplerine ödenmesidir. Bu nedenle zekât verilen kimseleri incitmemek için son derece hassas davranılması gerekir. Allah’ın (c.c.) hoşnutluğunu kazanma niyetiyle insanları incitmeden verilen zekât, malı artırır ve bereketlendirir.
Sadakatin İfadesi: Sadaka
Sadaka kapsamlı bir ibadettir. Herkes imkânına göre sadaka ibadetini yerine getirebilir. Zengin olanlar büyük yardımlar yapabilir. Maddi imkânı kısıtlı olanlar ise sahip oldukları ölçüsünde sadaka verebilirler. Maddi yardım yapamayanlar başka şekillerde insanlara yardım ederek bu ibadeti yapmış olurlar. Hastalık gibi nedenlerden ötürü başkalarına yardım edemeyenler bile kötülükten ve kötü sözden uzak durarak sadaka sevabı kazanabilirler. Müslümanın her hayırlı işi kendisi için bir sadakadır. Hz. Peygamber bir hadisinde “Kardeşine gülümsemen senin için bir sadakadır…” buyurmuştur. Paylaşma ve yardımlaşmanın Yüce Allah’ın sevgisini kazandıracağı, sadaka vermemenin Müslümanları çeşitli tehlikelerle karşı karşıya bırakacağı bir ayette şöyle ifade edilmektedir: “Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever.”
Sadaka çeşitlerinden biri de fıtır sadakasıdır. Fıtır sözlükte; yaratılış, Ramazan’ın sona ermesi ve iftar vakti orucun açılması gibi anlamlara gelmektedir. Temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, nisab miktarı kadar malı bulunanlar kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kimseler için fıtır sadakası verirler. Bu kimselerin fıtır sadakası vermesi vaciptir. Fıtır sadakası; Yüce Allah’ın bize bahşettiği varlığımızın bir şükrü, Ramazan ayında oruçluyken istemeden yaptığımız kusurlu davranışlarımızın bir özrüdür. Ülkemizde daha çok fitre olarak bilinir. Fıtır sadakasının bayram namazı vaktine kadar verilmesi gerekir. Böylece bu sadaka sayesinde ihtiyaç sahipleri de bayram coşkusuna ortak edilmiş olur.
Fıtır sadakası olarak verilecek sadakanın miktarı, veren kişinin bir günlük yemek masrafı kadardır. Bu sadaka zekât verilebilecek durumda olanlara verilir. Fitre verirken akrabaları, yakın komşuları, ihtiyacı olduğunu bildiğimiz kimseleri öncelememiz doğru olur. Fitre miktarının alt sınırı her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ilan edilir.